KARİNE KAVRAMI VE TANIMI
İnsan hayatını tahminlerle sürdürür, varsayımlarla yaşar. Her sabah uyandığımız andan yatana kadar gün içinde onlarca, yüzlerce tahmin hayatımızı yaşanılır kılar. Örneğin o sabah ne giyeceğinize karar vermeniz gün içinde havanın nasıl olacağını tahmin etmenize bağlıdır. İşinize giderken bir aracı sollamak karşıdan gelen aracın hızını tahmin etmekle mümkündür. Hayat tecrübemiz bu tür tahminlerde bize hatırı sayılır bir doğruluk oranı sağlar; ancak unutulmamalıdır ki bunlar yinede güçlü birer tahminden öteye gidemez.
Hayatın bilinen gerçeğidir ki yokuşta park halinde duran bir araba boşa alınıp fren sistemi devreden çıkarıldığında eğimli düzlemde aşağıya doğru hareker eder. Aracın "Geriye Kaçması" şeklinde tabir edilen bu durum tecrübe ile sabittir. O halde bilinen bu gerçekten yola çıkarak varsayılabilir (karine üretilebilir) ki araçlar böyle durumlarda geriye kaçar. Bu güçlü ve neredeyse şaşmaz bir tahmindir, varsayımdır, karinedir.
Hal böyle iken deminde değindiğimiz üzere bu ne kadar güçlü olursa olsun bir tahminden öteye gidemez ve şaşabilir. Antalya - Finike yolu üzerindeki eğimli bir bölgede bu durumun tam tersi yaşanmaktadır. Araç boşa alındığında yokuş yukarı kendiliğinden ilerlemekte ve güçlü kabul ettiğimiz varsayımımızı çürütmektedir. Görülüyor ki ürettiğimiz karinemizin bu somut olayda aksi ispat edilmiştir.
Bu açıklamadan sonra "Karine" için bir tanım üretmek gerekse mümkün olduğunca basit bir tanımla;
“Karine; bilinen bir gerçketen hareketle bilinmeyen bir durum hakkında varsayım üretmektir.” diyebiliriz.
KARİNE TÜRLERİ VE ÖZELLİKLE KANUNİ KARİNELER
Karine farklı açılardan değerlendirilerek çeşitli ayrımlara tabi tutulmuştur. Eğer karine kendisine kanun metninde yer bulabilir, yasa koyucu bir karineyi değerli görüp kanun maddesi haline getirirse adı üstünde "Kanuni Karine"den bahsedilir. Aksi halde insanların hayat tecrübeleri ile sabit olan ancak kanuni metinlerde yer almayan karineler ise "Fiili Karine" ismini alırlar.
Bir bardan çıkan ve sallanarak gezen kimsenin sarhoş olduğu şeklindeki karine bilinen hayat tecrübeleri ile ortaya atılmış fiili bir karinedir; ancak bunun herhangi bir kanunda yer aldığnı görmeyiz.
"Kanuni Karine"ler kendi içinde aksi ispat edilip edilememelerine göre "Adi Karine" - "Kesin Karine" olarak ikiye ayrılırlar. Bir diğer ayrım ise karinenin varsaydığı konunun içeriğine göre yapılır ve "Olay Karinesi" - "Hak Karinesi" şeklinde isimlendirilirler.
1) Kanuni Karinelerde Adi Karine - Kesin Karine Ayrımı
A) Adi Karine
Bir karinenin aksi ispat edilebiliniyorsa, hukuk sistemi bunu mümkün görüyorsa ortada "Adi Karine" var demektir.
Bir karinenin aksi ispat edilebiliniyorsa, hukuk sistemi bunu mümkün görüyorsa ortada "Adi Karine" var demektir.
"Ölüm Karinesi", ölümüne kesin gözle bakılacak şekilde kaybolan bir kişinin ölmüş varsayılmasını ifade eder. Örneğin bir
astronotun mekiğe bindirilip, mekiğin uzaya fırlatılması durumunda eğer mekik uzayda infikak eder ise astronotun akibeti belirsiz olacaktır. Çünkü "Yaşıyor mu?" sorusunun yanıtı bilinemez. Ne canlısı elinizdedir ne de ölüsüne sahipsinizdir. Bu noktada hayatın bilinen gerçeklerinden yola çıkılarak öyle bir patlamadan kimsenin sağ çıkmayacağı, çıksa dahi uzayda yaşamını sürdüremeyeceği kabulünden hareketle astronotun ölümüne kesin gözle bakıcak şekilde kaybolduğu ve bu nedenle "Ölüm Karines," gereği ölmüş kabul edileceği varsayılır.
Hal böyle iken patlama olasılığını erken fark ederek kimsenin haberi olmadan atmosferden çıkmadan mekiği terk eden astronot hayatta kalmayı başarırsa bu durumda takdir edersiniz ki "Ölüm Karinesi" yani ölmüş olacağına ilişkin varsayımı çürütecektir. Görüldüğü gibi "Ölüm Karinesi" kişi canlı şekilde ortaya çıkarsa aksi ispat edilmiş, çürütülmüş olur.
Bu nedenledir ki "Ölüm Karinesi" bir "Adi Karine"dir.
B) Kesin Karine (Faraziye)
Aksi ispat edilemeyen karine anlamına gelir. Mantık açısından ciddi şekilde tartışmalı olsa da (zira bir şeyin hem varsayım hem de kesin olması mantıksızdır) hukuk sistemimiz bazı "Kanuni Karine"lerin aksinin ispat edilemeyeceğini kabul etmiştir.
Sınav soruları dikkat alındığında;
- Tapu sicilindeki kayıtların herkesçe bilindiği dair karine
- Bir yerleşim yerinin değiştirilmesinin yenisinin edinilmesine bağlı olduğu karinesi (İkametgah Zorunluluğu İlkesi)
- "Çocuğu doğuran kadın annesidir." karinesi
- Hak düşürücü süre içinde dava açılmamasının durumun kabulü anlamına gelmesine dair karine
"Kesin Karine" yani "Faraziye" kabul edilir.
2) Kanuni Karinelerde Olay Karinesi - Hak Karinesi Ayrımı
A) Olay Karinesi
Eğer yasanın (kanunun) yaptığı varsayım (karine) bir olayın varlığına ilişkin ise ortada bir "Hak Karinesi" var demektir.
Eğer yasanın (kanunun) yaptığı varsayım (karine) bir olayın varlığına ilişkin ise ortada bir "Hak Karinesi" var demektir.
Daha önce de örnek olarak kullandığımız "Ölüm Karinesi", "Olay Karinesi"ni anlamak içinde kullanılabilir bir karinedir. Ölümüne kesin gözle bakılacak kişinin öldüğünü diğer bir ifade ile ölüm olayının yaşandığını varsaydığımız bu karinede "Olay Karinesi" söz konusudur.
"Ölüm Karinesi", kanuni bir karin olup hem "Adi Karine"dir hem de "Olay Karinesi" niteliğindedir.
B) Hak Karinesi
Hak karinelerinde, kanun, belirli bir olay veya durumda bir hakkın ya da hukuki ilişkinin bulunup bulunmadığı neticesine varır. Burada varsayım bir olayın yaşanılmış olmasına dair değil bir hakkın varlığına ilişkindir.
Bir taşınıra iradesi ile egemen olan kişinin (zilyedin) o taşınırın üzerinde bir hakkı olduğu, onun sahibi olduğu varsayımı "Zilyedlikten Doğan Mülkiyet Karinesi" denir.
Bir ikişinin kolundaki saatin ya da başındaki şapkanın o kişiye ait olduğunu varsayarız. Hayatın bilinen tecrübelerinden yola çıkılarak yapılan bu tahmin bir olaya değil bir hakkın (mülkiyet hakkının) varlığına ilişkindir. Ancak unutmamak gerekir ki bu karine "Adi Karine" niteliğindedir. Diğer bir ifade ile aksi ispat edilebilir. Gerçekten de kişinin kolundaki saat yakın bir arkadaşının olabilir.
KARİNELERİN HUKUKİ İŞLEVLERİ
Belisizliğin Giderilmesi
Karineler her şeyden önce belirsizliği gidermek için kullanılırlar. Zira hayat devam eder ve hukuk devam eden hayatı düzenlemek zorundadır. Bunun içinde cevaplara ihtiyaç duyar.
Karineler her şeyden önce belirsizliği gidermek için kullanılırlar. Zira hayat devam eder ve hukuk devam eden hayatı düzenlemek zorundadır. Bunun içinde cevaplara ihtiyaç duyar.
Örnek olarak sorularda sıklıkla karşılaştığımız "Ölüm Karinesini" kullanabiliriz. Düşünün ki feci bir deniz kazası sonucu 1o kişi öümlerine kesin gözle bakılacak şekilde kaybolsunlar. Bu durumda hukukun devam eden hayata ilişkin bazı düzenlemeler yapabilmesi için cevaplara ihtiyacı vardır. Ne oldu bu insanlara?
Kaybolanlardan 18 yaşından küçük çocuğu olanların çocukları üzerindeki velayet haklarının akibeti, genç yaşta bu talihsiz olayı yaşayan eşlerinin tekrar evlenip evlenemeyecekleri, iş yerlerindeki iş sözleşmelerinin devam edip etmediği, sgk primlerinin yatırılıp yatırılmayacağı, miraslarının akibeti ve daha bir çok soru cevapsızdır. Bu soruların hukuk tarafından yanıtlanması devam eden hayat açısından kaçınılmazdır; ancak bunun için bu kişiler hakkındaki "-Yaşıyorlar mı?" sorusuna cevap bulunmalıdır.
Kaybolan kişiler için bu konu belirsizdir. Zira ne ceset vardır elinizde ne de yaşadıklarına dair bir kanıt mevcuttur. Bu durumda kaybolma şekilleri göz önüne alınarak "-Öldürler." cevabı ile yola çıkar ve cevap bekleyen onlarca soruya yanıt bulabiliriz. Aksi taktirde hukuk ve hayat tıkanır.
Görüldüğü gibi "Ölüm Karinesi", ölümüne kesin gözle bakılacak şekilde kaybolmuş insanların geride bıraktıkları ve onların hayatları için tatsız da olsa bir cevap vermiş ve gerekli hukuki düzenlemelerin yapılabilmesine imkan sağlamıştır. Bu varsayım üzerine artık çözümler üretilebilir.
İspat Yükü Olan Tarafı Değiştirmesi
"İspat" başlığı altında detaylı şekilde anlatıldığında göreceksiniz ki hukukumuzda kural, "İddia eden, ispat eder." şeklindedir. Medeni Kanun Madde 6 "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." ifadesi ile kuralı net şekilde ortaya koymuştur. Aynı metnin içinde "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça..." diyerek bu durumun istisnalara sahip olduğu berlitmiştir. O istisnalardan biri de iddia eden kişinin iddiasını kanuni bir karineye dayandırmasıdır. Bu durumda artık iddia eden değil karşı taraf ispatla yükümlü olacaktır.
Anne ve Babasının öldüğünü ve bu nedenle tek mirasçısı olduğu bu insanların miraslarının kendisine verilmesini isteyen bir kişi şüphesiz medeni kanun 6 hükmü gereği bu durumu iddia eden sıfatı ile ispatla yükümlüdür. Bu iddianın "Ölüm Karinesine" dayandırıldığı durumlar ise istisnadır. Söz konusu ebeveynler diğer tüm yolcuların öldüğü korkunç bir uçak kazasında kaybolmuş ve haftalarca devam eden aramalara rağmen bulunamamış olurlarsa ölümlerine kesin gözü ile bakılan bir durumda kayboldukları için haklarında "Ölüm Karinesi" oluşacaktır. Aynı oğul (mirasçı) böyle bir durumda miras talebinde bulunduğunda istisna gereği ebeveynlerinin öldüğünü iddia etse de ispat yükünden kurtulur. Artık iddiasını ispat etmek zorunda değildir. Bir başkası aksini ispat edene kadar iddiası gerçek kabul edilecektir.