HAKKIN KÖTÜYE KULLANILMASI YASAĞI KURALININ TANIMI VE NİTELİĞİ
Detayları ile öğrendiğiniz "Dürüstlük Kuralı" ile yakından ilgili olan ve yine Medeni Kanun Madde 2'de düzenlenmiş olan bir diğer kavramda "Hakkın Kötüye Kullanılması Yasağı"dır.
"Hak" devletçe korunan yetkiyi ifade eder ve insanlara mutlu olmaları için verilir. Veriliş amacı mutluluk olan bir hakkın salt bir başkasının mutsuz olması için kullanılması kabul edilemez. Hatırlanacağı gibi herkes haklarını dürüstçe kullanmak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.
Hakkın Kötüye Kullanılması; bir hakkın dürüstlük kurallarına açıkça aykırı şekilde ve özellikle amacı dışında kullanılmış ve bundan da başkalarının zarar görmüş veya zarar görme tehlikesiyle karşılaşmış olmaları demektir. Bu tanımın yeterliği tartışmaya açık olsa dahi kavram hakkında fikir verdii açıktır. Konunun devamındaki açıklamalarla birlikte kavram iyice netlik kazanacaktır.
"Hakkın Kötüye Kullanılması Yasağı"nın "Dürüstlük Kuralı" ile aynı maddede ve hatta aynı nitelikte düzenlendiğini görüyoruz. Diğer bir ifade ile bu yasak, "Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” ifadesinden anlaşılacağı gibi emredicidir. Yani aksi taraflarca kararlaştırılamaz. Aksi tavır hakim tarafından re'sen (kendiliğinden) dikkate alınır.
Başlarken dikkat edilmesi gereken bir diğer konuda “Haksız Fiil” adı ile anılan ve ilerideki Borçlar Hukuku derslerinde uzun zuzun anlatılacak hukuk kavramı ile “Hakkın Kötüye Kullanılması Yasağı”nın karıştırlmaması gerekliliğidir. Yeri geldiğinde bu konuda da gerekli açıklama yapılacaktır.
"Hak" devletçe korunan yetkiyi ifade eder ve insanlara mutlu olmaları için verilir. Veriliş amacı mutluluk olan bir hakkın salt bir başkasının mutsuz olması için kullanılması kabul edilemez. Hatırlanacağı gibi herkes haklarını dürüstçe kullanmak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.
Hakkın Kötüye Kullanılması; bir hakkın dürüstlük kurallarına açıkça aykırı şekilde ve özellikle amacı dışında kullanılmış ve bundan da başkalarının zarar görmüş veya zarar görme tehlikesiyle karşılaşmış olmaları demektir. Bu tanımın yeterliği tartışmaya açık olsa dahi kavram hakkında fikir verdii açıktır. Konunun devamındaki açıklamalarla birlikte kavram iyice netlik kazanacaktır.
"Hakkın Kötüye Kullanılması Yasağı"nın "Dürüstlük Kuralı" ile aynı maddede ve hatta aynı nitelikte düzenlendiğini görüyoruz. Diğer bir ifade ile bu yasak, "Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” ifadesinden anlaşılacağı gibi emredicidir. Yani aksi taraflarca kararlaştırılamaz. Aksi tavır hakim tarafından re'sen (kendiliğinden) dikkate alınır.
Başlarken dikkat edilmesi gereken bir diğer konuda “Haksız Fiil” adı ile anılan ve ilerideki Borçlar Hukuku derslerinde uzun zuzun anlatılacak hukuk kavramı ile “Hakkın Kötüye Kullanılması Yasağı”nın karıştırlmaması gerekliliğidir. Yeri geldiğinde bu konuda da gerekli açıklama yapılacaktır.
HAKKIN KÖTÜYE KULLANILMASININ ŞARTLARI
1) Bir Hakkın Varlığı
Hukuk düzeni tarafından tanınmış bir hakkın diğer bir ifade ile devletçe korunan bir yetkinin söz konusu olmadığı durumlarda onun kullanılması ve dolayısı ile kötüye kullanılması söz konusu olmayacaktır. Bu durum şartları incelenerek ya “Haksız Fiil” ya da “Vekaletsiz İş Görme” olarak kabul edilebilir.
Daha önce de dikkat çektiğimiz üzere burada önemli olan “Haksız Fiil” ile "Hakkın Kötüye Kullanılması Yasağı"nın ihlalinin birbirine karıştırılması riskidir. İlkinde adı üstünde ortada bir hak yoktur. İkincisinde ise var olan bir hak amacı dışında kötüye kullanılmaktadır. Yine bir diğer fark ise "Hakkın Kötüye Kullanılması"nda kusurun bir önemi yokken "Haksız Fiil"den bahsedebilmek için failin kusurlu olması aranır.
Hukuk düzeni tarafından tanınmış bir hakkın diğer bir ifade ile devletçe korunan bir yetkinin söz konusu olmadığı durumlarda onun kullanılması ve dolayısı ile kötüye kullanılması söz konusu olmayacaktır. Bu durum şartları incelenerek ya “Haksız Fiil” ya da “Vekaletsiz İş Görme” olarak kabul edilebilir.
Daha önce de dikkat çektiğimiz üzere burada önemli olan “Haksız Fiil” ile "Hakkın Kötüye Kullanılması Yasağı"nın ihlalinin birbirine karıştırılması riskidir. İlkinde adı üstünde ortada bir hak yoktur. İkincisinde ise var olan bir hak amacı dışında kötüye kullanılmaktadır. Yine bir diğer fark ise "Hakkın Kötüye Kullanılması"nda kusurun bir önemi yokken "Haksız Fiil"den bahsedebilmek için failin kusurlu olması aranır.
Büyük bir sitede yaşayan "A" arabasının plakası yere yazılmak sureti ile kendi için ayrılan park yerine bir başka komşusunun izinsiz şekilde arabasını park ettiğini görür ve buna sinirlenerek onun arabasını anahtarı ile çizerek zarar verir. Bu durumda acaba "A" Meeni Kanun Madde 2 hükmünde yer alan "Hakkını Kötüye Kullama Yasağını" mı ihlal etmiştir yoksa bir "Hakksız Fiil" mi işlemiştir?
Cevap tahmin edeceğiniz gibi açıktır. "A"nın komşusunun arabasını çizmeye hakkı yoktur. Her ne kadar izinsiz bir şekilde kendi park yerine tecavüz edilse de bu durum ona bir başkasının malına zarar verme yetkisi dolayısı ile hakkı vermez. O halde yaşanılan olayın hukuki niteliği bir "Haksız Fiil"dir.
2) Hakkın Dürüstlük Kuralına Aykırı Kullanılması
Yasanın emredici hükmü gereği herkes haklarını dürüstçe kullanmalıdır ve somut olayda hakim hakkın içeriğini, kapsamını ve sınırlarını dikkate alınarak, orta zekalı ve orta ahlakta biri gibi kullanılıp kullanılmadığı tespit etmelidir.Görüldüğü gibi bir hakkın kötüye kullanılıp kullanılmadığını tesbit etmek için kullanılacak temel ölçüt "Dürüstlük Kuralı"dır. Diğer bir ifade ile hakkını kötüye kullanan kişi doğrudan dürüstlük kuralını ihlal etmektedir diye biliriz. O halde "Dürüstlük Kuralı" ile "Hakkın Kötüye Kullanılması Yasağı" arasındaki sıkı bağ gayet nettir.
Sahibi olduğu apartmanı bir müteahhit ile anlaşaray yenilemeye karar veren bir şahsın yasal izinleri alması halinde bu girişime hakkı olduğu açıktır. Ancak bu durum bitişik nizam şeklinde yapılanmış diğer yan binalardaki komşuları çıkaracağı toz ve ses gibi unsurlarla rahatsız edecektir. O halde acaba söz konusu mülk sahibi hakkını kötüye mi kullanmaktadır? Bu noktada ölçüt nettir. "Dürüstlük Kuralı". Orta zekalı orta ahlakta biri acaba sahip olduğu taşınmasın değerini zamana karşı koruyabilmek için böyle bir tavır izlermiydi? Cevabınızın evet olacağını düşünerek diyebiliriz ki ortada dürüstlüğe aykırı bir tavır, bir hak kullanımı söz konusu değildir. Elbette devam eden inşaat sürecinde verilecek rahatsızlığın en aza indirgenmesi içn gerekli tedbirler alınmalıdır ama buna rağmen oluşacak rahatsızlık diğer komşuların katlanmak zorunda oldukları bir durumdur.
3) Başkalarının Hakkın Kullanılmasından Zarar Görmesi veya Zarar Görme Tehlikesiyle Karşı Karşıya Olması
Ortada devletçe korunan bir yetki (hak) olsa ve bu da orta zekalı - orta ahlakta biri gibi (dürüstçe) kullanılmasa dahi “Hakkın Kötüye Kullanılması”ndan bahsetmek henüz mümkün değildir. Bu iki şartın yanında dürüstlük dışı hak kullanımının bir başkasının zarar görmesine veya en azından zarar görme tehlikesi ile karşı karşıya kalmasına neden olması gerekir. Zarardan kastedilen, başkalarının hukuken korunan maddî veya manevi menfaatlerinin ihlâl edilmesidir.
Eklemek gerekir ki bir hakkın kullanılması sırasında bir başkasının menfaati zarar görebilir ya da rahatı bozulabilir. Bu durumlarda doğrudan hakkın kötüye kullanıldığını kabul etmek mümkün değildir. Zira diğer iki şart göz önünde bulundurulmalıdır.
Daha önce verdiğimiz örnekten hareketle “Bitişik Nizam” olarak tabir edilen mimari şekilde inşa edilmiş binalardan birinin yıkılıp yerine yenisinin yapılması durumunda şüphesiz çıkacak ses ve toz gibi unsurlar diğer bina sakinlerini rahatsız edecektir; ancak söz konusu inşa hakkı dürüstçe kullanıldığı sürece hakkı kötüye kulanılması değil, hakkın kullanılması söz konusu olacaktır.
HAKKIN KÖTÜYE KULLANILDIĞININ KABUL EDİLDİĞİ HALLER
1) Hakkın Kullanılmasında Meşru (kabuledilebilir) Bir Menfaatin Bulunmaması
Her hak hukuk düzeni tarafından sahibine genel anlamda bir mutluluk yaşayabilmesi, menfaatler edinebilmesi için tanınır. Birey bu amaçla kendisine verilmiş olan hakkı hiç bir menfaati olmadığı halde kullanıyor ve bundan dolayı da birileri zarara uğruyor ya da uğrama tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor ise hak amacına uygun kullanılmıyor, diğer bir ifade ile kötüye kullanılıyor demektir.
Her hak hukuk düzeni tarafından sahibine genel anlamda bir mutluluk yaşayabilmesi, menfaatler edinebilmesi için tanınır. Birey bu amaçla kendisine verilmiş olan hakkı hiç bir menfaati olmadığı halde kullanıyor ve bundan dolayı da birileri zarara uğruyor ya da uğrama tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor ise hak amacına uygun kullanılmıyor, diğer bir ifade ile kötüye kullanılıyor demektir.
Beklemek istemediği için bir dolmuşun boş kalan koltukalrının ücretini ödeyen yolcunun dolmuş hareket edip, trafikte durmak zorunda kaldığı anlarda eğer başkaca bir menfaati yoksa boş koltuklara yeni yolcular alınmasına müsade etmemesi hakkını kötüye kullanması anlamına gelebilir. Zira kamu hizmeti veren bir taşıtın yoğunluk anında hiç bir menfaat olmadan bu şekilde boş seyretmesine sebep olmak dürüslük kuralına uymayacaktır.
2) Birçok Seçeneği Olan Kişinin Kendi İçin Fark Etmeyeceği Halde Başkasının Zararına Yol Açacak Bir Seçenekte Israr Etmesi
Başlıktan da anlaşılacağı üzerine bir hakkın birden fazla şekilde kullanılması mümkün ve sağlanacak fayda bir diğeri ile aynı iken bir başkasının zararına olacak şekilde kullanılması orta zekalı veorta ahlakta bir tavır kabul edilemez.
Kişinin evine yakın bir çok yere arabasını park etmesi mümkün iken taşınmak üzere olan ve bu nedenle nakliyat arabası için yer ayırmaya çalışan komşusunun evinin önüne arabasını part etmesinde görülüyor ki kişi seçeneklerinden komşusuna zarar verende ısrar ederek hakkını kötüye kullanmaktadır.
3) Hakkın Sırf Başkasına Zarar Vermek Amacıyla Kullanılması
Şahıslara mutlu olmaları için verilen haklar sadece bir başkasını mutsuz etmek için kullanılamaz. Bu durumun dürüstlüğü ihlal ettiği gayet açıktır.
Hiç bir faydası olmadığı halde sırf kavgalı olduğu yan komşusu zarar görsün (manzarası kapanarak evinin değeri düşsün) diye 3 metrelik bahçe duvarı inşa eden kişi bu inşa hakkını veriliş amacına aykırı şekilde kullanmaktadır. Bu durum açıkça dürütlük kuralının ihlal edildiğini gösterir.
4) Hakkın Kullanılmasında Sağlanan Menfaat İle Başkasının Uğrayacağı Zarar Arasında Aşırı Bir Oransızlık Olması
Mümkündür ki bir hakkın kullanılması bir başkasını rahatsız edebilir ya da ona belirli bir ölçüde zarar verebiir. Bu hayatın normal akışıdır ve kabul edilmek zorundadır. Ancak hakkın kullanımından elde edilecek fayda diğer kişinin uğradığı zarar düşünüldüğünde çok orantısız ise durum tekrar değerlendirilmeli vetavrın dürüstlük ölçütüne uyup uymadığı kontrol edilmelidir. Uymuyorsa hak kötüye kullanılıyor demektir.
Kiracısını tahliye kararı aldırmış ve dolayısı ile onu tahliye ettirmeye hakkı olan ev sahibinin tahliye günü kiracının hareket ettirilmesi ölümle sonuçlanacak ve evde bakım gerektiren ağır bir hastalığa düşmesi durumunda hala tahliye de israr etmesi hakkın kötüye kullanılması sayılmalıdır. Elde edeceği fayda ile kiracının uğrayacağı zarar arasında apaçık bir oransızlık söz konusudur.
5) Kendi Ahlâka Aykırı Davranışına Dayanmak
Hiç kimse ahlak kurallarıyla bağdaşmayan bir davranışta bulunup ta, sonradan bu davranıştan kendisine bir hak çıkarmaya kalkışamaz. Aksi taktirde hukuk kuralları buna izin vermez.
Borçlar Hukuku’ndan bir örnek verebiliriz. Ahlaka aykırı sözleşmeler kural olarak batıldır (kabaca geçersizdir). Örneğin, bir kişinin, gayri meşru hayat sürmesi için bir kadına bir ev hediye etmesi (bağışlaması), ahlaka aykırı olduğu için kural olarak geçersizdir ve aynı nedenle evin geçersiz bir bağışlama sonucu kadına geçmesi nedeni ile iadesi gerekir; ancak gayri meşru beraberlik sona erdiğinde, bu bağışlama sözleşmesini ahlaka aykırı olması nedeniyle geçersiz kabul etmek, bağışlama yapanı ahlaksız davranışına rağmen neredeyse ödüllendirmek sayılacaktır. Taşınmazı (evini) geri istemesi hakkının kullanılması açıkça dürüstlük kuralına aykırıdır. Bu durum doğrudan Borçlar Kanunu Madde 65 ile düzenlenmiş ve bir kimsenin haksız veya ahlaka (adaba) aykırı bir amacı gerçekleştirmek için verdiği şeyi geri isteyemeyeceği hükme bağlanmıştır.
6) Uyandırılan Güvene Aykırı Davranışta Bulunmak
Kişiler belirli hukuki ilişkilerde güven uyandıracak kadar uzun süren bir hal ve tutum içine girdikten sonra bu güvene aykırı davranışta bulunamazlar. “Görünüm Yaratmak” şeklinde de ifade edilen bu durum Yargıtay içtihatlarına da konu edilmiştir.
Kural olarak Anonim Şirketlerin hukuki işlemlerle bağlanabilmeleri için en az iki kişinin imzası gerekmektedir. Aksi halde işlem geçersiz olur ve şirketi bağlamaz; ancak şirket defalarca tek imza ile iş ilişkisi kurup her defasında da sorun yaratmadan ödemede bulundu ise artık karşı tarafta tek imza ile şirketin bağlı olduğu izlenimini, güvenini yaratmış olur. Bu durumda ilerleyen zaman içinde bir hukuki işlemin tek imza ile yapılmasından dolayı geçersiz olduğunu ileri sürme hakkı kullanılırsa hakkın kötüye kullanıldığı kabul edilmelidir. Zira bu durumda yaratılan güvene aykırı tavır sergilenmiş olacaktır.
7) Borçların İfa edilmesinde Dürüstlük İlkesine Uyulmaması
Medeni Kanun Madde 2 sadece hakların kullanılmasında değil, borçların ödenmesinde de dürüst davranılması gerekitiğini ifade eder. Bu noktada bir borcun ifa edilmesi sırasında orta zekalı ve orta ahlaklı biri gibi hal ve tavır sergilemek gerektiği açıktır.
Farklı şekilde ödeme imkanı olduğu halde 1.000.-TL'lik bir borcun 10 kuruşluk bozuk paralarla ödenmesinde hal böyledir.
HAKKIN KÖTÜYE KULLANILMASININ YAPTIRIMI
Bir diğer önemli konu da hakkın kötüye kullanılmasının yaptırımıdır. Hakkın kötüye kullanılmasının en genel yaptırımı hakkın artık devletçe korunmamasıdır. Bu genel yaptırımın yanında somut olayda değerlendirilerek uygulanacak diğer yaptırımlar ise
- Hakkın kötüye kullanımını durdurma davası (İzale davası)
- Hakkın kötüye kullanımını önleme davası
- Hakkın kötüye kullanımından doğan zararın tazmini davası
- Tespit davası
şeklinde ortaya çıkabilir.
Ayrıca yasaların özel hükümlerle hakkın kötüye kullanımını yaptırıma bağladığı bir çok durumda söz konusudur. Örneğin Medeni Kanun m. 188′e göre, “eşlerden herbiri, ortak yaşamın devamı süresince ailenin sürekli ihtiyaçları için evlilik birliğini temsil eder”. Ancak, “eşlerden biri birliği temsil yetkisini aşar veya bu yetkiyi kullanmada yetersiz kalırsa hakim, diğer eşin istemi üzerine temsil yetkisini kaldırabilir veya sınırlandırabilir” (MK. m. 190).
- Hakkın kötüye kullanımını durdurma davası (İzale davası)
- Hakkın kötüye kullanımını önleme davası
- Hakkın kötüye kullanımından doğan zararın tazmini davası
- Tespit davası
şeklinde ortaya çıkabilir.
Ayrıca yasaların özel hükümlerle hakkın kötüye kullanımını yaptırıma bağladığı bir çok durumda söz konusudur. Örneğin Medeni Kanun m. 188′e göre, “eşlerden herbiri, ortak yaşamın devamı süresince ailenin sürekli ihtiyaçları için evlilik birliğini temsil eder”. Ancak, “eşlerden biri birliği temsil yetkisini aşar veya bu yetkiyi kullanmada yetersiz kalırsa hakim, diğer eşin istemi üzerine temsil yetkisini kaldırabilir veya sınırlandırabilir” (MK. m. 190).